Başta KOBİ’ler olmak üzere ihtiyaçlar ve çözümler üzerine fikir alışverişi yaparak değer yaratmayı amaçlayan TÜRKONFED webinar serisinin sekizinci toplantısı ‘’Koronavirüs Sonrası Yeni Dünyada Türk Markaları Atak Yapar Mı?” temasıyla gerçekleşti. Webinara TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Markam Danışmanlık Kurucu Ortağı Güven Borça katıldı.
Orhan Turan’ın, Güven Borça’yı ‘’ülkemizde marka denildiğinde ilk akla gelen isim’’ olarak tanıtmasının ardından başlayan yayında koronavirüs gündemi ve koronavirüs sonrasında markalaşmaya dair önemli konu başlıkları konuşuldu.
‘’Yüzünüzü dünyaya dönün, Ankara arkanızda!’’
Güven Borça: ”Koronavirüs sonrasında bir şeyler değişecek. Bu olumlu olarak markaları etkiler mi? Global markalar çıkarma yolundaki çabalarımız anlam kazanır mı? Ben bu heyecanı hep taşıyorum. Bu toprakların gücüne inanıyorum.
Buraya nasıl geldik? 40 yıl öncesine gitmemiz lazım. O zamanlarda baktığımızda farklı bir yerdeydik, ekonomimiz çok içe kapalıydı. İş dünyası biraz Ankara’ya bakmak zorunda, bunu reddedemeyiz. Fakat dozu ve şekli önemli. Turgut Özal geldiğinde ‘’Yüzünüzü dünyaya dönün, Ankara arkanızda!’’ demişti. Öyle bir dünyadan geldik. 80’lerde dünya markası lafları konuşulmaya başlandı. Sonra Beko bu tanımı kullanmaya başladı. Baktığımızda, o günden bugüne markalarımız baya atak yaptı. Fakat dünyanın en değerli 500 markası içinde hâlâ yokuz. THY, 600-700 civarında. 1000’lerde diğer markalarımız var. Ama 500’de henüz yok. Orta gelir tuzağı çok kritik. Bu tuzaktan çıkmanın tek yolu katma değer yaratmak. Markalaşmaktan ve ürünlerimizin hakkını vererek pazarlamaktan geliyor. Global düşünce, global marka yaratma, uzun vadeli düşüncenin artık Türkiye’de yaşanacağını düşünüyorum.”
Uzun vadeli planlar yapmak gerekiyor
Orhan Turan’ın yönelttiği ”Yapı sektöründe dünya markası yaratamaz mıyız?” sorusuna Güven Borça’nın şöyle cevap verdi: ”Çok rahat yaratırız. Türkiye’de Cumhuriyetin ilk döneminde altyapıya, mühendisliğe çok yönelindi. Ciddi bir altyapı var. Sağlık sektörümüz mesela. Bugün bunun farkını görüyoruz. Yapı sektöründe de böyle. Türkiye hem çok kaliteli ürün yapıyor, hem de algısı iyi. Daha ortak düşünerek ve kolektif hareket ederek fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor. Uzun vadeli planlar yapmak gerekiyor. Şimdiye kadar hep kısa vadeli düşündük ama markalaşma uzun vadeli bir süreçtir.”
Ballı fındıklı birtakım karışımlar yapacaksınız
”Gıda, tarım gibi sektörlerde nasıl markalar yaratabiliriz? Fındık konusu çok konuşuluyor mesela?” sorusunda ”Ballı Fındık” isimli kitabına atıf yapan Borça, ”Son kitabım Ballı Fındık. Fındık konusunda cidden takıntılıyım. Bal ve fındık konusunda çok çalıştım. Nutella’nın karşısına ürün yapmamız lazım. Bu bir uzay bilimi değil. Kıvamı ve lezzeti tutturmak gerekiyor. Yapıldı da. Balparmak uğraştı uğraştı ve Ballı Mix’te tutturdu bunu.” dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti; ”Gıda sektöründe yapılması gereken basit. Ballı fındıklı birtakım karışımlar yapacaksınız. Sonra yurtdışında tüketici testi uygulayacaksınız ve sonuçlarına göre revize edeceksiniz. Bu konsolide bir şekilde değişmeli. Coğrafi işaretli ürünlerimizi markalaştıramıyoruz. Endemik bitkiler konusunda dünya rekortmeniyiz. Mutfağımız çok değerli, sevmeyen yok. Peki bu konu yurtdışında ne kadar tüketici testi yapılıyor? Çok çok az. Dolayısıyla yerel ürünlerimizi markalaştırma konusunda ciddi bir niyet, çaba ve uzun vadeli bakış görmüyorum.” şeklinde cevap verdi.
Orhan Turan’ın ”Peki çıkacak mı bu topraklardan dünya markaları?” sorusu üzerine Güven Borça’nın yanıtı, ”Çıkacak. Bu ülkede çok kıymetli değerler var. Belli alanlardaki üretim gücümüzü hiç hafife almamamız gerekiyor.” oldu.
Bölgesel ekonomi ve markalar ön plana çıkacak
”Şimdi her yerde izliyoruz. Bu koronavirüs sonrası ne olacak dünyada diye? Evden çalışmadan, kurumsal ezberlere kadar birçok şey konuşuluyor. Ama bence en önemlisi şu; 90’lardan beri dünyada globalleşme yaşadık. Şimdi, bu dönem sonrasında bölgeselleşme artacak. Bu kadar global olmayacak dünya. Daha bölgesel ekonomi ve markalar ön plana çıkacak. Turizmde de öyle. Daha yerel turlar olacak. Tedarik zincirinde kısıtlamalar olacak. Dolayısıyla, turizmden tedarik zincirine kadar bölgeselleşme olacak. Otomobil mesela tamamen global bir ekonomi. Fakat şimdi deniyor ki; elektrikli otomobillere geçiş arttıkça, bölgesel otomobil üretimleri artacak. Otomobil uzmanları, yerelleşme kaçınılmaz diyor. Kripto paralar çıkacak deniyor. Birçok konu var. O yüzden ben de bu durumun bizim bölgesel ve yerel markalar yaratmamıza katkısı olur mu diye tetikte olmak gerekir diye düşünüyorum.”
Sosyal medya vazgeçilmez ama hâlâ çok soru işaretleri var
”Geleneksel ve dijital pazarlamanın önemi hakkında ne dersiniz?” sorusuna Güven Borça şu şekilde yanıt verdi: ”TRT döneminde, televizyona günde 2 tane reklam vermek yetiyordu. Televizyon, gazete, outdoor gibi geleneksel pazarlama yöntemleri işe yarıyordu. Dijital buradaki birçok ezberi bozdu. Bütçelerdeki payı her zaman artışta. Fakat dijitalleşmenin gerçek etkisi hep tartışılıyor. Gelenekseldeki izlenme oranları daha belliydi. 90’larda bir reklam televizyona çıktıysa onun izlendiğini biliyorduk. Fakat sosyal medyadaki her rakam izlendiği anlamına gelmiyor. Sosyal medya vazgeçilmez, kaçınılmaz ama hâlâ çok soru işaretleri var. O yüzden çok dikkatli ve ölçerek hareket etmek gerekiyor. Oralarda çok para harcamaya da olumlu bakmıyorum. Temkinli olmak lazım. Geleneksel medya tamamen öldü görüşünde değilim. Arada bir yerlerdeyiz. ”Bu gerçekten izlendi mi?” sorusu şu an profesyoneller tarafından çok soruluyor. Birebir iletişim, tüketici deneyimi, satış noktasında bulunma ve çeşitlilik oldukça önemli.”
Klişelerden uzak durmak lazım
”Kriz eşittir fırsat diye bir klişe var. Her şirket için değil. Zor duruma girecek çok şirket var. Bu tarz klişelerden uzak durmak lazım. Bu durum çoğunluk için bir fırsat değil. Fakat sonrasını doğru öngörebilenler buradan bir fırsat çıkarabilirler.”
Doğru iletişim önemli
Orhan Turan’ın ”Sivil topluma önerileriniz ne?” sorusuna yönelik olarak doğru iletişimin altını çizen Güven Borça şu yanıtı verdi: ”Aslında kurallar hemen hemen aynı çünkü aynı insana hitap ediyoruz. O insanın zihninde bir yer almaya çalışıyoruz. STK’ların, kurumların markalaşması da böyle. Doğru iletişim önemli. Spor markalaşmasına da çok kafa yoruyorum. Büyük kulüplerde marka yönetimi, pazarlama ekipleri var. Çok aktifler mi? Sanmıyorum. Şu ana kadar Türkiye’de taraftar araştırması yapan tek takım Fenerbahçe oldu. O da Ali Koç döneminde.”
Belli ezberleri bozmak gerekiyor
”Türkiye bir ezber olarak her şeyi İstanbul’a topladı. Sanayiden ticarete her şeyi burada toplamak doğru değildi. Bir bölgelendirme ve segmentasyon yapılması lazım. Geçen dergide okudum. Konya – Mersin hattının, Türkiye’nin ağır sanayi hattı olması lazım deniyordu. Bölgeleri ayrıştıralım deniyor. Bölgelere ve kentlere odaklanmak gerekiyor. Tarımsal ürünlerden, kültür ve turizme kadar birçok şey yapılabilir. Yeni fikirler geliştirmek zorundayız. Belli ezberleri bozmak gerekiyor. Sağlık turizmi çok önemli. Sağlıkta altyapımız gerçekten çok iyi. Bu gibi alanlarda daha yapılacak çok şey var. Türkiye makine üretim alanında çok ciddi bir potansiyele sahip. Ben mesela teknolojiyle birleştiriyorum. Akıllı evler, bizim atak yapabileceğimiz bir alan. Akıllı şehirler, akıllı kentler çok konuşuluyor. Tarımda teknoloji kullanımı da çok önemli.
Sürdürülebilirlik, çevreye verilen zarar, gelir adaleti son zamanlarda çok tartışılmaya başlandı. Markalar da bu noktada tartışılmaya başlandı. Artık daha samimi ve içten olmaları gerekiyor.”
Haberi okuduysanız şu kitap da ilginizi çekebilir: https://www.humanistkitap.com/urun/balli-findik
İlk yorum yapan siz olun