İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İş hayatı mı, özel hayat mı?

İş hayatı ile kişisel hayatı ayıran keskin çizgi, kişisel hayatla ilişkilendiren ruh sağlığı problemlerini iş hayatının sınırlarından uzak tutuyor. Böyle bir ayrımın tartışılırlığı bir yana, ruh sağlığı problemlerinin insan hayatının hayli merkezinde bulunan iş hayatına ve ekonomik faaliyetlere olan etkisini yok saymak ne kadar doğru? İş hayatı ile iş dışındaki deneyimlerin farklı kategorilere konması ve mesleki hayatın ruh sağlığı problemleriyle sekteye uğratılamayacak bir süreklilik taşıması gerektiği düşüncesi bu problemin temelini oluşturuyor. Özellikle ruh sağlığımızın her zamankinden hassas olduğu pandemi döneminde iş hayatı ve ruh sağlığı problemleri arasındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmek faydalı olabilir.

İş hayatı mı, özel hayat mı?

Özellikle kurumsal hayatta, evdeki yaşantı ile işyerindeki yaşantı net bir şekilde ayrılmıştır. İşyerine giderken farklı giyinilir, işyerinde farklı konuşulur ve davranılır. Küçük ölçekli çalışma alanlarında bu durum biraz değişiklik gösterse de özellikle büyük, çok uluslu şirketlerin çalışanlarında gördüğümüz işyerine gelirken kamusal hayata ait daha nötr ve soğukkanlı bir personayı yanlarında getirdikleridir. “Profesyonel” yaşamın duygulardan bu denli ayrı tutulmasının arkasındaki motivasyon büyük ölçüde verimliliği ve hızı artırmaktır denebilir. Ne var ki bu durum ruh sağlığı problemlerinin özellikle işyerlerinde tabu haline gelmesiyle sonuçlanabilmektedir.

Fiziksel hastalıklar gözle görülen belirtilere sahipken akıl ve ruh sağlığı ile ilgili hastalıklar çoğunlukla gözle görülür belirtiler taşımaz. Üstelik güçsüzlük belirtisi olarak algılanma olasılığı yüksektir. İşe alımlarda işe yönelik yetkinliğin yanı sıra akıl ve ruh sağlığımız da ölçülür bir bakıma. Çünkü ancak ruh sağlığı yeterince yerinde olan biri verilen işi en kısa sürede, en iyi şekilde tamamlayabilecektir. Çalışma hayatının geneline de verimliliği artırmaya yönelik bir motivasyon vurgusu hakimdir. Bu açılardan ruh sağlığının aslında işyerleri için son derece önemli olduğunu söylemek gerekir. O zaman sıkıntı nedir? Sıkıntı ruh sağlığını iyileştirip bu iyiliği verime dönüştürme vurgusundan kaynaklanır. Bu vurgu ne yazık ki çalışanların ruh sağlığının tehlikede olması veya zarar görmüş olması ihtimalini göz ardı eder. İşyerlerindeki genel havanın hali hazırda sağlıklı olan bireylerin motivasyonunu artırma, onları kendilerinin en “iyi” versiyonlarına taşıma üzerine olduğunu görürüz. Yoğun çalışan, ruh sağlığı problemleri yaşayan ve yaşadığı problemlerle ilgili işyerinde çeşitli mesajlara maruz kalan bir insan bu mesajların onun problemlerine değinmemesi sebebiyle kendini daha da umutsuz ve çaresiz hissedebilir. Ruh sağlığının iş hayatıyla ilişkisinin ise ancak son yıllarda daha gerçekçi ve kapsayıcı bir bakış açısıyla tartışılır hale geldiğini görüyoruz.

Bu noktada yaşam koçu ve danışman Naz Beheshti’nin sözlerini hatırlamak faydalı olabilir. Behesti, Forbes dergisinde Mayıs 2019’da yayımlanan yazısında yaşam ile işin birbirine zıt iki kavram olarak algılanmasının yanlışlığına dikkat çekiyor ve yeni bir paradigma oluşturmanın gerekliliğini vurguluyor:

İş-yaşam dengesi fikri iyi niyetli olsa da bizi daha mutlu bir yaşama götürebilmek için fazlasıyla sorunlu. Bu fikir hayatımızı sıfır toplamlı bir oyun olarak ele alıp gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan bir dengenin gerekliliğini anlatıyor ve kaygı seviyemizi artırıyor. İşimizi hayatımızın geri kalanına nasıl entegre ettiğimiz günden güne, haftadan haftaya değişebilir. Önemli olan yaptıklarımızdan ve onları adlandırma biçimimizden bağımsız olarak kendimizi yaptığımız işe verip tatmin olabilmek.

Bulgular ve Çözüm Arayışları

Naz Behesti’nin yine aynı makalesinde yer verdiği Mental Health America isimli kuruluşun yaptığı anketin bulguları Amerika’daki çalışanların ruh sağlığına ışık tutar nitelikte. Katılımcıların yarısından fazlası iş hayatının yarattığı stresten uzaklaşmak için madde bağımlılığı da dahil olmak üzere birçok sağlıksız yönteme başvuruyor. Katılımcıların üçte ikisi işyerinde karşılaştıkları problemlerin uykularını kötü etkilediğini belirtiyor. En dikkat çekici bulgu ise katılımcıların yüzde 75’inden fazlasının ruh sağlıklarını korumak için bir gün izin almaktan daha sonra bir şekilde cezalandırılabilecekleri korkusuyla uzak durmaları.

Belki de bütün bunlarla alakalı ilk olarak yapılması gereken ruh sağlığı problemlerini, hem toplumsal hem de ekonomik açılardan tabu olmaktan çıkarmaya yönelik çalışmalar yürütmek. Son dönemlerde ruh sağlığı vurgusu mindfulness trendini takip eder şekilde artmış durumda. Ancak bu kavrama da şüpheyle yaklaşmakta fayda var. Mindfulness adı üstünde bir trend olarak ortaya çıktı, üstelik insanın kendi kendine uygulayabileceği meditasyon ve yoga gibi uygulamalarla beraber geldi. Kitaplar, meditasyon appleri ve yoga kanalları gibi bireysel tüketime yönelik pratikler belki de tıbbi destek gerektiren ruh sağlığı problemleri yaşayan insanları destek almak yerine mevcut durumu kabullenip devam etmelerini gerektiren bir gerçekliğe inandırıyor. Bu pratikler, bazı kötü durumların değiştirilemez olduğu, fakat tek değiştirebileceğimiz şeyin kendi tutumumuz olduğu fikri üzerine inşa edildiğinden insanlarda çözülebilir problemlere karşı bile bir tepkisizlik oluşturabiliyor. Ayrıca insanları ruh sağlıklarıyla baş başa bırakarak yalnızlaştırma tehlikesini taşıyor; belki destek almazlarsa hiç ulaşamayacakları bir huzur ve dinginlik seviyesinin hayaliyle onları avutuyor. Bütün bu nedenlerle “modern” ruh sağlığı pratiklerinin bize gerçekten iyi gelip gelmediği üzerine düşünmemiz gerekiyor.

Pandemi Döneminde Ruh Sağlığı

Global bir pandeminin varlığı iş hayatıyla alakalı ruh sağlığı krizlerine yepyeni bir boyut kazandırdı. Yukarıda bahsettiğim iş hayatı/özel hayat ayrımı farklı çıkmazlara girmiş durumda. Evden çalışan birçok insan için iş hayatı ve özel hayat mekansal olarak birleşti. Şimdi karşımızda daha farklı bir sorun var: Günü iş ve özel hayat arasında bölerken verimli ve elbette sağlıklı kalabilmek. Bazıları için iş ortamının yarattığı stresten uzak bir şekilde çalışabilme imkanı bir verimlilik artışı yarattı, bazıları için ise ev işyerinin dinamik ortamı ve kolektif havasının yerini hiç tutamadı. Fakat günümüzün iplerinin büyük ölçüde bizim elimize bırakılması şüphesiz yeni kaygıları ve verimsizliğe yönelik korkuları beraberinde getiriyor. Hali hazırda ruh sağlığı problemleri yaşayan insanlar için ise uzun süre evde kalmak ve farklı türden kaygılarla boğuşmak yıkıcı etkiler yaratabiliyor. Tükenmişlik sendromu da bunlardan biri.

Tükenmişlik sendromu Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2020 itibariyle tıbbi bir bozukluk olarak tanınmaya başlamıştı. DSÖ’nün tanımına göre tükenmişlik sendromu “başarıyla yönetilemeyen kronik işyeri stresi” olarak tanımlanıyor ve belirtileri arasında “enerji tükenmesi ya da tükenmişlik hissi, işle ilgili zihinsel mesafenin artması, işle ilgili olumsuz ya da sinik duygular ve azalan mesleki etkinlik” yer alıyor. Tükenmişlik sendromu bugün bulunduğumuz koşullarda evden çalışan insanları sıkça etki altına alıyor. Ve değişen koşullar nedeniyle fark edilmesi eskisinden daha zor olabiliyor. Tükenmişlikten korunmak için uygulanabilecek basit yöntemlerden bazıları ise gerçekçi hedefler belirlemek ve belli saat aralıklarında çalışmak olabilir. Çalışma düzenini belli bir rutine oturtmak iş yükünün hayatın diğer alanlarına taşmasını önleyerek tükenmişlik hissi yaşama ihtimalimizi azaltabilir.

Bu konuda bazı şirketlerin uyguladığı yeni politikalar dikkat çekici. Independent Türkçe’nin haberine göre evden çalışırken tükenmişlik sendromu yaşayanlara yönelik ABD’li bazı şirketler psikolojik destek ve ilave yıllık izin imkanı sağlıyor. Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren Chegg bir süre öğlen 2’den sonra çalışanların “çalışma yasağı” uyguladı ve daha sonra bu uygulamayı Cuma günlerini kapsayacak şekilde devam ettirdi. Ayrıca çalışanlarına Nisan ayında bir gün ve Temmuz ayında bir hafta izin verdi. Korona virüs aynı zamanda bu örnekte olduğu şirketler için çalışanlarının ruh sağlığına yönelik tutumlarını yeniden değerlendirme imkanı sunuyor. Dileğimiz bu tarz uygulamaların şirketler tarafından benimsenmesi ve pandemi sonrasında da uygulanır hale gelmesi.

Kaynaklar:

https://www.forbes.com/sites/nazbeheshti/2019/05/15/pitting-life-and-work-against-each-other-is-bad-for-mental-health-its-time-for-a-new-paradigm/#39d76e70514a

https://www.indyturkish.com/node/36491/sa%C4%9Flik/d%C3%BCnya-sa%C4%9Fl%C4%B1k-%C3%B6rg%C3%BCt%C3%BC-t%C3%BCkenmi%C5%9Flik-sendromunu-hastal%C4%B1k-olarak-kabul-etti

https://patient.info/news-and-features/covid-19-how-to-avoid-burnout-during-the-coronavirus-pandemic

https://www.indyturkish.com/node/217651/ekonomi%CC%87/evden-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fmaktan-t%C3%BCkenmi%C5%9Flik-sendromu-ya%C5%9Fayan-personele-%C5%9Firketlerden-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.