Eğer bu yazıyı okuyorsanız, Dünya üzerinde akıllı bir canlı türü olduğunu iddia eden İnsan türünün bir üyesisiniz demektir. Peki bizim neden “esas oğlan”olduğumuzu hiç düşündünüz mü?
Yunuslar, maymunlar ve başka bir çok hayvanda bizim gibi düşünebiliyor ve hatta maymunların bir kısmı alet kullanma becerisine sahip. Bizi diğerlerinden şeylerin ne olduğunu açıklayan pek çok kaynak var. Son dönemde ise bu konu ile ilgili olarak yeni tezler ortaya atılmaya başlandı. Bunlardan en dikkat çekicisi ise insanın bu başarısının sırrının ve diğer türler üzerinde kurduğumuz tahakkümün en önemli bileşeninin hikaye anlatma becerisi olduğu. İlkel atalarımızın ateş başında başlattığı bu serüven Homeros ile devam ederek bizlere kadar ulaştı ve bugün biz anlatıları değil anlatıların bizi kontrol ettiği bir noktaya geldik. Organize olmanın, sevmenin, korkmanın ve genel anlamda nasıl yaşamanın sınırlarını çizen bu olgu bizi “esas oğlan” yapan katkı maddesi.
Homo Sapiens’ten Homo Fictus’a geçtiğimiz bu süreç içerisinde bilinç ve dil en büyük silahımız oldu. Dil her zaman iletişim için bir bariyer olsa da hikayelerin nesiller boyunca anlatılmasını ve organize olmamızı sağladı. Bilincimiz ise “şeyleri” en duru hali ile anlamamıza yol açarak ilerleme ve gelişimin öncüsü oldu.
Fakat gerçek hayatta hiçbir hikaye mutlu sonla bitmediği gibi insanın aklının da aldatılmaması kaçınılmaz idi. Anlatı olgusuna içkin olduğu düşünülebilecek bu hastalığı Antik Yunan’da Sofistler hayatımıza soktuğunda Sokrates’in verdiği mücadele yeterli olmayacak ve bu hastalık günümüze kadar farklı şekil ve şiddetlerde karşımıza çıkacaktı. Bugün ise geldiğimiz noktada özellikle içinde yaşadığımız coğrafyayı bir kanser gibi saran bu zihin hastalığının adı ise. Safsata.
Atina demokrasisinin zirveye ulaştığı dönem (M.Ö 5.yy) toplumda itibarlı olmak ve devlet içerisinde yüksek mevkilere gelebilmek için sadece cesaret ve kahramanlık yeterli değildi. Halk nezdinde itibarlı biri olabilmek gerekiyordu, bunun yolu da Retorik sanatına hakimiyetten geçiyordu. Sofistler ise bu yolda insanlara rehberlik ederek belirli bir tezi savunuyorlardı: “ Doğru bilgi yoktur. Önemli olan o bilginin nasıl sunulduğudur, esas olan kişisel kanaattir.” Aristo tarafından gerçek olmayan bilgi ile para kazanan adamlar olarak yaftalanan Sofistler daha sonra yine Aristo’nun Sofistik Deliller (Sofistik Çürütmeler) adlı kitabında da gazabına uğramışlardır. Aristo bu kitapta on üç adet safsata tanımlamıştır. Bu kitap ile de Aristo safsatayı sistematik olarak kayda geçirip tanımlayan ilk düşünür olmuştur.
Safsata kelimesi dilimize de Yunancadan geçmiştir. İslam coğrafyası mantıkçıları karşılık olarak kıyas-ı batıl(yanlış kıyas) ya da muğalata(aldatmaca, yanılmataca) terimini kullanmışlardır. Gündelik hayatımızın ekmek, su gibi bir parçası olan safsatalar aslında ilk bakışta doğru gibi görünürler. Sonuç olarak bir geçerli akıl yürütme biçimi olarak karşımıza çıktıklarında genellikle örtük bir biçimde bulunurlar.
Safsatalara karşı verilen mücadelenin en önemli kısmı ise kritik düşünme veya eleştirel düşünme olarak bildiğimiz olgu. Gündelik hayatın sorunları ve koşuşturmacısı içerisinde kabul edilebilir miktarda safsata pek sorun yaratmasa da bugün geldiğimiz noktada pek çok önemli kurum ve devletlerin kararlarının bu hatalı akıl yürütmelerin esiri olduğunu görmek tedirginlik verici.
Peki, safsata örnekleri nelerdir?
Günlük hayatta en çok karşılaştığımız safsata olan Ad Hominem safsatasını örneklerle açıklamak gerekirse.
Argumentum Ad Hominem- (Hakaretamiz)
“ – Bu tasarımda bir hata var. Yazılar kenarda birikmiş ve gözü yoruyorlar.
– Hiçbir sabah otobüse zamanında binemeyen biri mi söylüyor bunları.”
“-Tipinde meymenet yok, gelmiş bize ders veriyor.”
Çıkarsama biçimi:
A şahsı X iddiasında, A şahsının kötü bir özelliği var. O halde X yanlıştır.
Argumentum Ad Hominem- (Benzetmeli)
“– Vergiler yüksekmiş de vatandaşa zulümmüş de… Aynısını teröristler de söylüyor.”
“-Bu dediklerini en son bizim fırıldak Ahmet söylüyordu. Senin de fırıldak olduğun buradan belli.”
Çıkarsama biçimi:
A şahsı X iddiasında, B şahsı da X iddiasında. B şahsı kötü. O halde A şahsı da kötüdür ve X iddiası yanlıştır.
Argumentum Ad Hominem- (Durumsal)
“-Yarası var ki gocunuyor.”
“-Ayşe belediyenin çok sıkı çalıştığını söylüyor.
-Elbette öyle söyleyecek. Ekmeğini yiyor belediyenin.”
“-Mehmet’in üzüm bağı mı varmış ki? Ona neymiş üzüm bağı yasasından.”
Çıkarsama biçimi:
A şahsı X iddiasında. A şahsı bundan yarar sağlıyor, aksi halde zarara uğrar. O halde X iddiası yanlıştır.
Safsatalar günlük hayatımızın bir parçası haline geldi. Sosyal bir olgu olarak genellikle tartışma, suçlama ve düşünce aktarımı gibi zamanlarda karşımıza çıkan safsataları kendi iç dünyamızda da kullanabiliyoruz. Özellikle sosyal medya gibi araçların hızını artırdığı bu olgudan korunmanın yolu ise eleştirel düşünebilmekten geçiyor.
REFERANSLAR:
Uyar, Tevfik. “Safsatalar.” İstanbul: Destek Yayınları (2019).
Tolstoyevski, Immanuel. “Safsatalar Ansiklopedisi” Eplison Yayınları (2020).
Alpay, Yalın. “Yalanın Siyaseti”. Destek Yayınları.
İlk yorum yapan siz olun