Yaratıcı vizyon koçu ve kişisel gelişim yazarı Şirin Yelmen Oktar ile koronavirüs günlerinde çalışan annelerin yaşadığı zorluklar, kadınların ortak problemleri ve ”çalışan baba” tanımının gerekliliği gibi çeşitli konu başlıkları hakkında konuştuk.
– Koronavirüs günleri çalışan anneler için çok daha zorlu geçti. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Korona günlerini fazlara ayırmak gerektiğini düşünüyorum. İlk faz herkesin kendinden geçtiği, ev içinde kendine alan yaratmaya çalışıp, bir türlü yaratamadığı hem ev işi, hem okul takibi hem de bitmeyen toplantılarla arada kalmışlık, suçluluk duygusu, yetersizlik hissi her geçen gün daha da arttı. İlk haftalarda kavgalar arttı, anlaşmazlıklar çoğaldı. Daha sonra herkes herkesin rollerini anlamaya çalıştı. Çocuklar toplantıların ne demek olduğunu, yemek saatlerini, evin prensiplerini anlamaya, annelerde çocukların okulla olan ilişkilerini anlamaya başladılar. Herkesin birbirlerini farklı kimliklerle görmeye başlaması, anlaşmazlıkları ilk başta artırırken uzun vadede de anlaşılmayı artırdığını düşünüyorum.
– ‘’Kendimi Özledim: Çalışan Annenin Hayatta Kalma Kılavuzu’’ kitabınızda kadınların içsel pusulalarını keşfetmeleri gerektiğinin altını çiziyorsunuz. Bu süreç nasıl başlıyor? Sizce toplum olarak kadınların kendilerini keşfetmelerine ne kadar alan açıyoruz?
İçsel pusulayı keşfetmek için gitmek istediğin yeri anlaman, hayattaki varlık sebebini bilerek yaşamaya niyet etmen ile başlıyor. Bu niyete girdikten sonra yaşamı önce geri doğru sarmak ve her kimliğini tek tek sorgulamak gerekiyor. Ben nasıl bir çocuktum, gençtim, öğrenciydim…vb. rollerimizi düşünerek bize aktarılan kültürel kodları öğreniyoruz. Özümüzdeki değerleri keşfederek, o değerleri yaşamak için sıyrılmamız gereken engellerimizi bulmak ve annelik rolünü özümüzle yeniden şekillendirmeye niyet etmekle başlıyor. Bu bir yolculuk. Bu bir hayatı seçebilme, hayatın sorumluluğunu alabilme sanatı😊
Alan açılmaz, alan alınır. Tüm kadınların derdi alanı beklemek, kitapta da belirttiğim gibi bekleyen olmaktan harekete geçen olmayı seçersek, bu pusulaya yön buldururuz.
– Sadece büyükşehirlerde değil, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde de seminerler düzenliyorsunuz. Büyük, küçük farklı şehirlerde yaşayan birbirinden çok farklı kadınlar sizce ortak olarak hangi problemlere sahipler?
Kendine nasıl zaman ayıracağını bilememek. Geleneksel annelikle, modern annelik arasında sıkışıp kalmak. Baba ve çocukla ortaklık kurmak yerine her işi üstlenmek.
– Çalışan anne kadar çalışan baba tanımını da konuşmaya başlarsak sizce bu toplumda neler değişir?
Anlayış artar. Baba veya anne, kadın ya da erkek olarak ayırmayı hiç istemesem de bununla birlikte bu durum eşitlenene kadar çalışan annelerin sesini duyurmaya devam edeceğim. Anneler çalışınca ekonomiye değer katacak ve söz sahibi olacak. Kadın sadece üretimde, düşünce de değil yönetimde de söz sahibi olursa bu eşitsizlik bozulacak.
Babalara da kitabımda yer verdim. Babalara bakış açısını anne değiştirmezse babalar dış işleri anneler iç işleri bakanı olmaya devam eder.

Bu röportaj ilginizi çektiyse, şu kitap da ilginizi çekebilir:
https://www.humanistkitap.com/urun/kendimi-ozledim-calisan-annenin-hayatta-kalma-kilavuzu
İlk yorum yapan siz olun