- Herkese merhaba, bugün sevgili hocamız Prof. Dr. Fatma Özkul ile birlikteyiz. Kripto Varlıklar Muhasebesi kitabı üzerine sohbet ediyoruz. Hocam hoş geldiniz.
“Hoş bulduk, Menekşe Hanım, merhabalar.”
- Çok yazan, çok üreten bir akademisyen ve yazar olarak sormak isterim. Yeni bir kitap yazma sürecinde olanlar genellikle bize danışıyorlar. Diyorlar ki “Nasıl bir disiplinle bu kitabı yazmalıyım? Acaba böyle iki hafta, üç hafta kapanayım ve öyle mi bitireyim? Yoksa bir seneye iki seneye yayılmış şekilde, her gün belli bir sayfa, belli kelime mi yazayım?” Siz nasıl bir disiplin izliyorsunuz yazarken?
“Tabii öncelikle kendi deneyimlerimi size aktarayım. Sonrasında da bugüne kadar birçok öğrencinin yüksek lisans ve doktora tez danışmanlıkları yaptığım için oradan da baya bir tecrübe sahibiyim. Şöyle ki kendi tezlerinizde de bir ara verdiğinizde, hani ‘Biraz dinleneyim, biraz daha araştırmaya yoğunlanayım.’ dediğinizde gerçekten bir soğuma olabiliyor. Dolayısıyla aslında bir işe kapanıp, sadece o konuya odaklanıp, belli bir süre belirleyip, o süre içerisinde kendinize deadline verip çalışmaya odaklandığınızda hakikaten çok daha güzel bir sonuç elde edebiliyorsunuz. Ben bunu kendimde böyle yaşadım ama diğer taraftan öğrencilerimde de iş sebebiyle, özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizin birde çalışma hayatları olduğu için, belli dönemlerde mesela ara verebiliyorlar. İşte ‘Hocam ben bir yıl ara vereyim, sonrasında devam edeyim.’ dendiğinde bakıyoruz ki o tez normalde iki yılda bitecekse dört yıla, beş yıla kadar uzuyor.
Dolayısıyla bir kitap yazımında da yani siz bir şiir yazıyor gibi değilsiniz. Çünkü ilham gelmesini bekleyebilirsiniz, şiir yazarken veya bir roman yazarken böyle bir şey yapıyor olabilirsiniz. Ama bilimsel bir yayın yaptığınızda bir ekonomi, bir iş kitabı yazıyor olduğunuzda bence o konuya odaklanıp belli bir süre içerisinde bunu bitirdiğinizde hem daha kısa sürede tamamlayıp hem de daha odaklanılmış bir çalışmayla bunu okuyucuya sunma imkanına sahip oluyorsunuz diyeyim.”
- Şimdi kitabın da ana konusu olan kripto zinciri teknolojisine dönersek genel olarak kripto zincir teknolojisini nasıl tanımlayabiliriz? Bir de bundan sonra acaba bu iş nerelere gidecek, hangi alanlarda kullanılıyor? Genel olarak bize bahsedebilir misiniz?
“Aslında blok zincir teknolojisi diyelim, kripto zincir dediğimizde bir yanlış terminoloji olabilir. Blok zincir teknolojisi ve kripto varlıklar olarak konuşalım. Şimdi blok zincir teknolojisi gerçekten internetten sonraki en büyük devrim olarak nitelendiriliyor. Şimdi bildiğiniz gibi doksanlı yıllardan itibaren internet hayatımıza girdi ve internet özellikle veriye erişim konusunda, bilgiye erişim konusunda çok büyük bir devrim yarattı. Şimdi ben 2000 yılında üniversiteden mezun oldum. 2002’de yüksek lisans, 2006’da doktorayı bitirdim. Yüksek lisans ve tez çalışmamda ben her gün çantamı alıp kütüphane kütüphane gezerdim. Hatta ihtiyacım olduğunda yurt dışına giderdim kitap almak için. Yani bugünkü manada bizim internetten faydalanmamız söz konusu değildi. Bilgiye erişmek, kitaplara erişebilmek, makalelere, uluslararası yayınlara tezlere erişebilmek gerçekten mümkün değildi. Ama bugün baktığınızda bir araştırmacı için bir yazar için internet aslında kütüphane gibi, devasa bir kütüphane sunuyor size.
Şimdi evet, internet bu hizmeti sunarken bir taraftan da bizim bugün yaşadığımız çok büyük sorunlar var. Nedir bunlar? Güven sorunu, mahremiyet sorunu, bireysel mahremiyetlerin ihlali. Ne oluyor? Kişisel verilerimiz çalınıyor. Elektronik ticaret alışveriş yapıyoruz, kredi kartı bilgilerimiz çalınabiliyor. Yani internet dünyasında birçok hizmet sunuluyor dolayısıyla birçok sorun da aslında beraberinde gelmiş oluyor internetle birlikte. Şimdi blok zincir teknolojisi dediğimiz, internetten sonraki en büyük devrim olarak nitelendirilen bu teknoloji de verilerin doğru bir şekilde saklanmasını, depolanmasını ve şeffaf bir şekilde sunulmasını sağlayan bir veri tabanı. Dijital bir muhasebe defteri olarak tanımlanıyor aslında. Yani biz şu an veriye ulaşıyoruz ama verilerimizi güvenli bir şekilde saklamıyoruz. Daha doğrusu merkezi yapılar bunu saklıyorlar. Mesela sosyal medya şu an hayatımızda önemli, yani sevelim sevmeyelim, sosyal medyasız hakikaten bir yaşam yok.
Twitter kullanıyoruz, Instagram kullanıyoruz. Burada verilerimizi paylaşıyoruz, bilgimizi, yorumlarımızı paylaşıyoruz. Bunlar merkezi bir veri tabanında saklanıyor. Mesela Cambridge Analytica skandalını hatırlayalım. Facebook’un bütün verilerinin o dönemde Brexit için veya Trump’ın seçimlerinde kullanılmış olması örneğin. Yani siz merkezi bir yerde bilgilerinizi tutuyorsanız bu bilgiler her daim maalesef çalınmaya veya farklı amaçlar için kullanıma açık. Ama siz blok zincirinde bunu sakladığınız zaman hem şeffaflık sağlıyorsunuz hem de güven unsurunu inşa etmiş oluyorsunuz.
Kitabın başında, kapağında ben şunu söylemiştim, blok zinciri teknolojisiyle muhasebe dünyasında paradigma değişiminin yaşandığından bahsediyorum. Neden bundan bahsediyorum? Ben bir muhasebe hocasıyım; yüksek lisans ve doktoram muhasebe – finansman ana bilim dalında, sonrasında doçentlik ve profesörlüğüm de muhasebe alanında. Dolayısıyla uzun yıllardır hep muhasebe alanında kitaplar yazdım, yayınlar yaptım. Bu kripto varlıklar muhasebesi ve blok zincir teknolojisi de gerçekten son beş yıldır özellikle odaklanıp üzerinde çalıştığım bir konu. Zaten on üç yıllık geçmişi olan bir konu. Yani konu da teknoloji de çok yeni. Haliyle hani geç kalınmış değil ama ben de son beş yıldır bunu takip ediyorum.
Şimdi muhasebeyle ilgili yaptığımız çalışmalar gerçekten muhasebe bildiğiniz gibi mevzuatları olan kanunları, standartları olan, sizin yaratıcılığınıza yer vermeyen bir konu. Neyse kanun, ona göre çalışabilirsiniz, ona göre kitap yazabilirsiniz, ona uygun bir uygulama yapabilirsiniz. Ama bu konu çok yeni, kitabın da ilk sayfasında zaten bu hikaye nasıl başlıyor diye anlatıyorum. 2008 yılında Satoshi Nakamoto’un ‘Bitcoin: A Peer to Peer Electronic Cash System’ makalesiyle dünya sahnesine çıkmış bir konu. Yani Satoshi’nin 2008 yılında yayınladığı bir makale var. Bu makalede Bitcoin’den bahsediyor ve Bitcoin’in tabii ki altyapısını sunan blok zincir teknolojisinden bahsediyor. Biz o gün itibariyle, bu teknolojiyi de anladık Bitcoin’i de öğrendik ve bugüne kadar on üç yıl geçmiş oldu. Aslında çok kısa bir tarih. Şimdi mesela bakıyorsunuz, biz Bitcoin’e ‘dijital altın’ diyoruz. Yani altın benzeri bir varlıktır diyoruz ama altının geçmişine baktığınızda yedi bin yıllık bir geçmişi var. Yani ta insanlığın ilk zamanlarından itibaren para olarak kullanılmış bir varlık, işte devletlerin en büyük zenginlik kaynağı, rezerv olarak kullanılmış bir varlık. Hatta bugün bile ‘güvenli liman’ olarak nitelendirdiğimiz bir varlık.
Evet ama Bitcoin dediğimiz şey dijital altına benziyor. On üç yıllık bir geçmişi var. Şimdi dolayısıyla blok zinciri teknolojisine sizin sorduğunuz soruya cevaben onu açıklamak istedim. Biz Bitcoin’in blok zincir teknolojisinin sadece finansta kullanıldığını ilk zamanlar düşündük. Çünkü Bitcoin’le duyduk ama aslında bugün baktığınızda blok zincir teknolojisi bırakın finansı ve ödeme hizmetlerini, eğitim, sağlık, hukuk gibi birçok alanda, hatta son günlerde en çok konuştuğumuz konulardan sürdürülebilirlik projeleri; yani çevreyi koruma, çevreye duyarlı projeler geliştirme, sera gazı emisyonunun azaltılmasında blok zincir teknolojisinin nasıl kullanılabileceği gibi o kadar yeni projeler söz konusu ki. Yani bu teknoloji sadece Bitcoin ve kripto varlıklar için kullanılabilecek kapasitede bir teknoloji değil, aklınıza gelebilecek her şeyde bu teknolojiyi bir veri tabanı olarak aracıları ortadan kaldıran, kişiden kişiye transferin alım satımın, işlemin, bilginin, verinin veya kıymetli evrakın aktarılabileceği bir teknoloji olarak görebiliriz diyeyim.”
- Bu sözleşmelerin blok zincire yüklenmesi süreci çok bir ara konuşuluyordu ama günlük hayatımızda henüz daha çok karşımıza çıkmıyor. Hani en azından ben hiç öyle bir şeye tanık olmadım. Var mı yoğun bir şekilde artık ticari hayatın içerisinde.
“Akıllı sözleşmelerden mi bahsediyorsunuz?”
- Evet.
“Tabii, tabii. Şimdi akıllı sözleşmelerle ilgili şunu diyebilirim, bugün aslında birçok şey akıllı sözleşme. Yani bizim çok uzun yıllardır kullandığımız, okul kantinlerinde, havalimanlarında her yerde karşılaştığımız, para attığımızda bize yiyecek veren çikolata veren su veren otomatlar vardır. Onlar aslında akıllı sözleşmeyle çalışıyor. Baktığınızda arka planda işte beş diyorsunuz. Mesela orada tutarını yazıyor, parayı gönderiyorsunuz, o da size beş numarada bir gofret varsa onu alttan gönderiyor. Mesela bu da akıllı sözleşme çok basit anlamda. Ama biz akıllı sözleşmeleri çok daha sofistike konularda da kullanabiliriz ki işte bunlardan bir tanesi de muhasebe.
Dünden itibaren de mesela vergiler konusunda birçok zam geldi. Dünden beri vergileri çok konuşuyoruz. O yüzden de benim de aklıma ilk etapta vergiler geldi. Mesela katma değer vergisi. Şimdi bizim KDV dediğimiz şey bir dolaylı vergidir değil mi? Yani harcamalar üzerinden devlete giden bir vergi. Siz alışveriş yaptığınız zaman bunu satıcıya ödersiniz. Satıcı ay sonunda belirli mahsup işlemleri yaparak sonrasında ödeyeceği vergi çıktığında bunu ilgili otoriteye öder. Bu süre bir ay sürer, bir ay gecikmeli olarak. Şimdi siz bu akıllı sözleşmeleri vergi sistemine inşa ettiğiniz zaman aslında vergiler, bir aracıya ihtiyaç olmadan kişiden direkt otoriteye ödenebilir. Orada bir akıllı sözleşme inşa edildiği zaman sistem üzerine bir vergilendirme müessesi bile çok farklı bir boyuta evrilebilir. Muhasebede ise zaten muhasebenin alt katılımlarında bunu değerlendiriyoruz ve muhasebenin bir uzmanlık alanı olarak karşımıza çıkıyor. Vergilendirme olsun, denetim olsun bunlar çok önemli konular. Gerçekten standartları, kanunları, kuralları olan şeyler ve bu teknolojiyle çok farklı bir bakış açısına sahip olabiliyoruz. Düşünün ki siz bugün alışveriş yaptığınızda vergi anında ilgili otoriteye geçebilsin.
Veya denetim faaliyetlerini düşünün. Şimdi denetim dediğimiz şey nedir? Denetim; mesela ülkemizden yola çıkalım, başta Borsa İstanbul’da bulunan halka açık şirketlerin veya diğer kriterleri sağlayan, bağımsız denetime tabi şirketlerin belirli periyodlardaki üçer aylık ve yıl sonu mali tablolarının bağımsız bir denetim kuruluşu tarafından denetlenmesi, bir rapora bağlanması ve bunun da yatırımcıya, ilgili kişilere sunulmasıdır. Bu önemli bir şey çünkü yatırımcı insanlar, muhasebe ilgilileri, şirket ilgilileri ve devlet buna bakıyor. Şimdi bu denetim raporları ne kadar gerçekçi, ne kadar şeffaf?
Kitapta da bahsetmiştim, 2000’li yıllarda biz bir Enron skandalı yaşadık. Enron şirketi dünyanın en büyük şirketlerinden biriydi ve o dönemde Enron’u denetleyen Arthur Anderson da dünyanın en büyük beş büyük bağımsız denetim şirketlerinden biriydi. Denetim yaptığı şirkete aynı zamanda danışmanlık hizmeti sunuyor. Ve maalesef yaratıcı muhasebe uygulamalarıyla da sonrasında hem Enron skandalı oldu hem Arthur Anderson şirketi battı. Binlerce insan işsiz kaldı ve domino etkisi yaratarak farklı sektörlere de bu sirayet etti. Haliyle biz şunu gördük ki aslında denetim şirketlerinin de daha şeffaf olması gerekiyor ve muhasebe verilerinin de daha şeffaf olması gerekiyor.
Muhasebe bilgilerinin bu anlamda bugün itibariyle çift taraflı kayıt sistemi dediğimiz ve 15. yüzyıldan beri kullanılan bu sistem, blok zinciri teknolojisiyle bir evrim geçirecek. Bugün bunu uygulayan Türkiye’de bir şirket var mı derseniz, henüz yok. Dünyada var mı? Evet, bununla ilgili çalışmaların yapıldığını, testlerin yapıldığını görüyoruz. Bizim 15. yüzyıldan beridir bugün halihazırda kullandığımız çift taraflı kayıt sistemi, blok zincir teknolojisiyle üç taraflı kayıt sistemine dönüşüyor. Yani alıcının ve satıcının defterinde olan bu kayıtlar, bir üçüncü taraf olarak zincire kaydediliyor. Blok zincirinde bulunan her türlü veri denetlenebilir. Yani siz bir şirketin tüm kayıtlarını %100 denetleyebilirsiniz ki bugün denetim dünyasında, bir şirketin evraklarının %100’ünün denetimi söz konusu değildir. Örneklem yoluyla denetim yapılır. Dolayısıyla da bir makul güvence raporu verilir. Sonuç olarak da eğer ki muhasebe kayıtları, muhasebe sistemi, blok zinciri teknolojisine entegre edilirse önümüzdeki dönemde denetim faaliyetleri makul güvence değil, artık mutlak güvence verebilir duruma gelecek.”
- Süper! Şimdi işin muhasebe tarafına geçmişken biraz daha tanımlarsak mesela bu kripto varlıklar bir nakit gibi mi değerlendirilir yoksa bir stok gibi mi değerlendirilir, biraz onu açabilir misiniz?
“Evet, bu çok uzun yıllardır konuşulan, tartışılan bir konu. 2020 yılındaki bu pandemi çok önemliydi kripto varlıkların gelişmesinde, duyurulmasında, tanınmasında. Özellikle bizim o döneme kadar sürekli tartıştığımız konuydu bu. Kripto paralar, para mıdır, nakit midir yoksa stok mudur? Menkul kıymet midir yoksa maddi olmayan durağan varlık mıdır? Çünkü maddi bir varlığı, fiziki bir varlığı olmadığı için orada mı sınırlandırılmalıdır? Sürekli bunları konuşuyorduk. 2020 yılının son çeyreğinde Amerika’dan bir şirket, MicroStrategy firması ilk kez Bitcoin’e yatırım yaptı, bir milyar dolar gibi bir tutardı yanlış hatırlamıyorsam. Ve bunu finansal tablolarında raporladı, ilk olarak bir kurumsal yapının kripto varlığı tanıması ve Bitcoin’e yatırım yapması MicroStrategy şirketi aracılığıyla oldu ve orada gördük ki MicroStrategy bunu intangible, yani maddi olmayan durağan varlık olarak raporladı.
Hemen akabinde, 2021 yılının Ocak ayında bu sefer zaten o dönemin en büyük aktörlerinden Elon Musk, kripto paraya karşı, Bitcoin’e karşı olan sempatisinden sürekli bahseder oldu. Ve Tesla araç satışında bir ödeme aracı olarak Bitcoin’i kullanacağını dile getirdi. Diğer taraftan da yine Tesla’nın bilançosunda, biz Bitcoin’e yatırım yaptığını gördük ve pandemi başladığında Mart ayında Bitcoin 3.000 dolar seviyesindeyken 2021’in Şubat ayında, yani bu kurumsalların piyasaya girmesiyle birlikte biz Bitcoin’in 70.000 dolar seviyesine çıktığını gördük, inanılmaz bir hype yaptı. Yine Tesla’nın bilançosunda da biz maddi olmayan durağan varlık olarak gördük.
Ancak ben kitabımın son bölümünde, dördüncü bölümünde özellikle bu kripto varlıkların muhasebesinden bahsettim, ‘Nakit olabilir mi, stok olabilir mi?’ şeklinde. Aslında baktığımızda şu an 20 binden fazla kripto varlık söz konusu. Yani bu iş sadece Bitcoin’den ibaret değil, Bitcoin en kolayı. Bu yirmi binden fazla olan coin ve tokenlarını birbirinden farklı ekonomik işlevleri var. Bazıları hisse senedi gibi çalışıyor, bazıları bugün gerçekten bir dolar gibi, yani bir fiyat para gibi çalışıyor. Bazılarına baktığımızda Türk Hava Yolları’nın milleri gibi, para gibi değil. Sadece bir hizmette veya o konuyla ilgili kullanabileceğiniz bir token olarak çalışıyor. Yani çok farklı ekonomik işlevleri var. Dolayısıyla bu kripto varlıklar, bu sınıfta muhasebeleştirilir dememiz çok zor. Bazılarına nakit diyebiliriz.
Mesela stabil kripto paralara nakit veya nakit benzeri diyebiliriz. Hisse senedi gibi çalışan veya tahvil gibi çalışan token’lara menkul kıymet diyebiliriz. Geleneksel hisse senedi, tahvil gibi kaydedebiliriz. Emtia gibi çalışanları, mesela Bitcoin bir emtia olduğu söyleniyor. Bu bir dijital altına benzetiliyor demiştim ya altın da sonuçta bir emtiadır. Dolayısıyla o zaman bir stok kaleminde değerlendirmek gerekebilir ama diğer taraftan baktığımızda da bir de NFT’ler var mesela, non-fungible token’lar. O da bir dönem çok büyük hype yaptı değil mi? Hani bu maymun NFT’lerini hatırlarsanız milyon dolarlara satıldı veya daha farklı NFT’ler de var. Mesela bunları da bir para gibi, menkul kıymet gibi değil de daha çok gerçekten maddi olmayan bir durağan varlık gibi, bir Picasso tablosu gibi değerlendirebiliyoruz. Dolayısıyla bir sınıfa sokmak doğru değil. Bir kalıba sokmak doğru değil. Kendi ekonomik işlevine göre farklı bir şekilde bunun taksonomisinin yapılması lazım. Benim şu an aslında üzerinde çalıştığım konu, belki bunu sonra soracaktınız. Benim özellikle üzerinde çalıştığım konu kripto varlıkların taksonomisi.”
- Tam bundan sonra, “Şu an neyin üzerinde çalışıyorsunuz? Bundan sonra nasıl yayınlar, projeler var?” diyecektim. Nasıl, taksonomi mi deniyor kavram olarak?
“Evet, taksonomi deniyor. Yani burada şu an yirmi altı bin adet kripto paradan bahsediliyor. CoinMarketCap’e baktığımızda. Bunları belli başlıklar altında sınıflandırıp muhasebe tarafında ne şekilde muhasebeleştirilmesi, muhasebeye nasıl yansımalı diye değerlendiriyoruz. Sonrasında da bunu vergilendirme boyutuna bakılacak haliyle. Örneğin siz bunu bir para olarak, nakit benzeri olarak değerlendirirseniz, bunun bir vergi tarafı çıkmayacak ama bir döviz gibi değerlendirdiğinizde dönem sonunda mesela şirketler kasalarında dolar euro bulunduruyorlarsa yıl sonlarında ne oluyor? Bir kambiyo kârı/kambiyo zararı gibi alış-satış kuru arasındaki farktan dolayı bir vergilendirme söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla işin taksonomisi yapılmadan vergi boyutunun da aslında belirlenmesi biraz güç oluyor. O yüzden şimdi Amerika Muhasebe Standartları veya Uluslararası Muhasebe Standartları’na bakıyoruz. Bu konuda biraz kolaya kaçtılar diyebilirim. Yani mevcut standartların içine yedirmeye çalışıyorlar. Halihazırda bizim kullandığımız bugünkü finansal araçlara, finansal varlıklara benzetmeye çalışılıyor.
Ama şunu kavramak lazım ki kripto varlıklar maalesef bizim bugünkü varlıklara benzemiyorlar. Çok farklılar. Yani hibrit tokenlar da var mesela, sadece menkul kıymet de olabiliyor, farklı bir hizmet de sunabiliyor. Şimdi siz bunu hangisine koyacaksınız? Dolayısıyla aslında farklı bir standart lazım, farklı bir bakış açısı lazım, farklı bir muhasebeleştirme lazım. O yüzden de başlangıç noktası bu işin bir taksit ödemesini yapıp. Kripto varlıkların üzerinden böyle ekonomik işlevlerini belirleyip bunu bir guide şeklinde, hem şirketlerin kullanımına sunmak amacıyla hem de ilgili otoritelere bir destek amacıyla böyle bir çalışma şu an yapıyorum. Tabii kolay değil. Zorlu bir çalışma.”
- Değerli bir çalışma olacak.
“Evet, teşekkür ederim. Diğer taraftan da bir çalışmamız bu. Diğer bir çalışmam da özellikle fintechler üzerine. Yani gerçekten şu an finansal teknolojiler çok önemli, çok hızlı gelişiyor. Ülkemizde de özellikle İstanbul Finans Merkezi artık hayata geçti. Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde açılışı yapıldı ve İstanbul Finans Merkezi’nde tabii ki büyük bankalar yer alıyor. Orada bildiğimiz geleneksel bankacılık hizmetleri devam edecek ama bunun yanında yeni nesil finans uygulamalarının da hayati önem taşıdığını düşünüyorum ki bunlar da işte fintechler. Ülkemize yatırımın gelmesi ve bu anlamda bizim takip eden değil de öncü olmamız konusunda neler yapılmalı? Biz bu konuda nasıl öncü olabiliriz? Nelere öncelikle ismimizi yazdırabiliriz. Nasıl ki savunma sanayisinde şu an dünyada gerçekten çok önemli pozisyonlara geldik yerli üretimimizle. Aynı şekilde finansal teknolojilerde de Türkiye nasıl bir ön alabilir? Bu konuda kafa yoruyorum. Umuyorum güzel çalışmalar ortaya çıkar.”
- Tebrikler, teşekkürler. Şimdi Türkiye’deki duruma gelmişken aslında merak ediyorum, bu konuyla ilgili bir düzenleme yapılması gündemi vardı. Orada nasıl bir içerik olacak, nasıl bir şey bekleniyor, ne zaman olur acaba? Bu konudaki düşünceniz nasıl?
“Evet, şimdi ülkemizde 2017 yılından beridir, bu kripto paraların çok hype yaptığı bir dönemde, ülkemizde de yasa çalışmaları yapılmaya başlandı. İlk zamanlar biraz uzak bakılıyordu kripto varlıklara ama sonrasında bu hızlı gelişmeler, Avrupa’daki konuya bakış açısıyıla berabeer çok gelişmeler yaşandı. Özellikle de bu yıl Avrupa Birliği’nde bir “MiCA” düzenlemesi yapıldı örneğin. Marketing crypto asset, yani kripto varlıkların düzenlenmesiyle ilgili çok önemli bir çalışma yaptılar. Bu aslında belki de bizim çalışmalarımıza, bizim yasamıza da öncülük edecek bir çalışma. Tabii MiCA’ya baktığımızda neyi görüyoruz? Öncelikle kripto varlık hizmet sağlayıcılarının, yani borsaların düzenlenmesi diğer taraftan da son zamanlarda biraz can yakan ‘stabil coin’ler var, onların düzenlenmesi ve bir de varlığa dayalı tokenlar. Varlığa dayalı tokenlar derken neyi kastediyorum? Örneğin pirince, fındığa, altına, gümüşe, platine dayalı tokenların üretimi ve bunun yatırım yapmak isteyen kişilerle buluşturulması şeklinde.
Bunlar gerçekten çok yeni konular, çok yeni yatırım araçları dolayısıyla üzerinde çalışılması gerekiyor. Ama önemli bir konu da var ki bunların regülasyonu yapılmadan bir şey yapılamıyor. Dolayısıyla ülkemizde belli bir seviyeye kadar, özellikle yatırımcının korunması anlamında çalışmalar yapıldı. Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının, yani merkezi yapıların nasıl organize edilmesi gerekiyor, çalışma prensipleri nasıl olmalı soruları üzerine odaklanan sermaye yeterliliği, bilgi güvenliği ve denetimi kapsamında bir çalışma oldu. Ama henüz bu yürürlüğe girmedi. Çünkü malum deprem yaşadık. Bir genel seçim yaşadık. Son iki yıldır da bir enflasyon ortamında yaşıyoruz. Ekonomi gündemi bildiğiniz gibi çok yoğun. Ama ben 2024 gibi bu konunun da tekrar gündeme geleceğini ve düzenlemenin de hayata geçeceğini düşünüyorum. Vergilendirme burada en çok merak edilen konudur. Vergilendirme ile ilgili bir düzenleme gelir mi? O dönem yaptığımız çalışmalarda şunu görmüştük ki, vergilendirme bizim birinci konumuz değildi. Burada birinci konu yatırımcının korunması, yatırımcının mağdur olmaması için merkezi kurumların doğru bir şekilde çalışma prensiplerini belirleyen bir yasanın hazırlanması. Vergi daha sonra ikincil düzenlemelerle büyük ihtimalle yürürlüğe girecek bir konu.”
- Hocam bir de blok zincir teknolojisiyle üretilen paraların karbon ayak izini arttırdığı, çok çevre dostu olmadığı, sürdürülebilir olmadığı gibi konular konuşuluyor. Siz o konudaki düşünceniz nasıldır?
“Evet doğru, bu uzun zamandır konuşulan bir konu. ilk olarak bunu Elon Musk da dile getirmişti. Biraz önce bahsettim, 2021 Ocak ve Şubat aylarında bu alana çok bir ilgi duydu fakat sonrasında test araçları için Bitcoin’le ödeme almaktan vazgeçti. Çünkü Bitcoin çevre dostu değil, çevreyi çok kirletiyor. İnanılmaz bir elektrik tüketimine sebep oluyor. Bu önlenmedikçe yerli yenilenebilir enerjiye getirilmedikçe ödemelerde kullanmayacağından bahsetti ve sonrasında da gerçekten fiyatı oldukça düşmüştü.
Şimdi şöyle söyleyeyim, madencilik müessesesini en çok ilk etapta Çin’de gördük. Yani kripto para madenciliğinin %70 – %75’i Çin’deydi. Fakat sonradan Çin bunu yasakladı. Sonraki dönemde ülkede elektrik tüketimine büyük ölçüde maalesef neden olduğu için İran’da yasaklandı. Yani birçok ülke bunu yasakladı ve soğuk ülkelere göç etti madenciler. Kazakistan, Kanada veya Amerika’nın kuzey bölgelerine yerleştiler ve şunu söyleyeyim, şimdi orada iki önemli protokol var. Bir tanesi ‘proof of work.’ Yani şu an Bitcoin nasıl madenciler tarafından elde ediliyor? ‘Proof of work’ mekanizmasıyla, yani doğru işlemin kanıtlanmasıyla.
Burada, bir işlemin kanıtlanması şimdi ‘proof of work’ten ‘proof of stake’ dediğimiz hisse kanıtı yöntemine geçildi. Şimdi bu yöntem çok daha çevre dostu, çok büyük oranda elektrik sarfiyatını, enerji tüketimini azaltan bir yöntem. Bugün baktığımızda Etherium da geçen yıl bir güncelleme yapmıştı. Etherium da ‘proof of stake’e geçti. Şu an benim bildiğim kadarıyla Bitcoin ve Bitcoin dışında birkaç kripto para dışında açıkçası ‘prof of work’u kullanan kripto para kalmadı. Çoğu, %90’dan fazlası ‘proof of stake’i kullanıyor. O nedenle artık biz enerji tüketimi konusunda kripto paraları suçlamayalım diyeyim çünkü çok farklı bir yönteme geçtiler.”
- Çok güzel hocam çok teşekkür ediyorum. Başka eklemek istediğiniz sizin söylemek istediğiniz şey olur mu? Bugüne geleceğe dair ya da bu konuyla ilgili eklemek istediğiniz bir şey varsa onu da alabilirim.
“Öncelikle bu yayın için teşekkür ediyorum. Kitapla ilgili konuşma fırsatım oldu. Yeni çalışmalarımdan bahsetme fırsatım oldu. Şunu söyleyeyim, ben geçen yıl şu an görevli olduğum Marmara Üniversitesinde kripto varlık muhasebesi, kripto varlıklar ve blok zinciri teknolojisi alanında yeni dersler açtık. Ve şunu gördüm ki gençlerin bu alana ilgisi çok yüksek. Gerçekten ülkemizde çok küçük yaşlardan itibaren finansal teknolojilere olsun, yeni nesil teknolojilere olsun inanılmaz derecede ilgi var. Dolayısıyla bu konuda, hem akademik tarafta yayıncılar olsun hem bu alanda uygulamacılar olsun veya otoritelere özellikle şunu söylemek istiyorum. Bu alana çok yoğun teşvik verilmesi lazım. Bu alana çok daha fazla yatırım yapılması lazım, odaklanılması lazım.
Çünkü yeni nesil bakıyorsunuz sosyal medyadan çıkmıyor. Yeni nesil TikTok’tan para kazanıyor. Yani hiç akla gelmeyen yerlerde kazançlar elde edebiliyorlar. Yani yeni nesil bu alana yatkın. Dolayısıyla da biz bu güzel beyinleri, bu alana yatkın olan beyinleri ülkemizi de ön plana çıkaracak olan bu alana yönlendirirsek gerçekten ülkece çok kazançlı olacağız. Çok daha iyi yerlere geleceğiz. Belki ileride, faizde dolarda şuydu buydu, konuşmayacağız. Çok daha farklı şeyler konuşacağız. Bu yeni nesil uygulamalarla hakikaten ülkemizde yepyeni belki finansal araçlar geliştiriyor olacağız. O nedenle ben ve benim gibi akademisyenlerin ve diğer uygulamacıların bu alana daha çok eğilmesini, gençlerin önünü açmasını öneriyorum. Zaten halihazırda yapan tüm akademisyen arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.”
- Sağ olun hocam çok teşekkür ederim. Katma değeri yüksek bir ekonomi için dediğiniz gibi gerçekten çok önemli katkılarınız ve hem Türkiye’ye hem bizlere olan katkılarınız için çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.
“Ben teşekkür ediyorum, görüşmek üzere.”
Kitabı satın almak için: https://www.humanistkitap.com/kripto-varliklar-muhasebesi-blokzincir-teknolojisi-ile-muhasebe-dunyasinda–paradigma-degisimine-dogru
İlk yorum yapan siz olun